Feyza Düzgünsoy ve Ahmet Can Öztaş

Feminist Teori ve Medya Çalışmaları yüksek lisans dersinde bu çalışmanın temeli atılırken medya üretim süreçlerinde kadınların rolü ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin nasıl şekillendiği üzerine önemli tartışmalar yapıldı. Derste, kadınların ve farklı toplumsal cinsiyet kimliklerinin medya üretim süreçlerinde daha görünür ve etkili bir şekilde yer almasının gerekliliği vurgulanırken toplumsal cinsiyet normlarının medya aracılığıyla nasıl yeniden üretildiği ve dönüştürülebileceği üzerinde düşündük ve tartıştık. Medyanın, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini hem yansıtan hem de üreten bir araç olarak işlev görmesi bu çalışmanın temel zeminini oluşturuyor.

Bu çalışma feminist bir bakış açısıyla medyada kadınların daha fazla temsil edilmesi gerektiği fikrini savunurken, kadınların yalnızca temsilde değil aynı zamanda üretim süreçlerinde de daha fazla yer almasının önemini vurgulamaktadır. Medyanın ve toplumsal cinsiyetin kesişen noktalarındaki eşitsizlikler araştırmanın odaklandığı temel sorunlardan biridir. Çünkü medya içeriğini üreten ve şekillendiren kişilerin daha çeşitli ve eşitlikçi bir bakış açısına sahip olmaları, üretilen içeriklerin de bu çeşitliliği yansıtmasına olanak tanır. Bu çalışmanın amacı, medyada kadın senaristlerin daha aktif bir rol üstlenmesinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini aşmak için nasıl bir araç olabileceğini incelemektir.

Çalışmamız, feminist medya çalışmalarının temel yaklaşımlarını ve medyadaki kadın temsillerinin dönüşümünü ele alıyor. Kadınların hem temsil hem de üretim boyutunda karşılaştıkları engellere değinerek, feminist teorilerin medya çalışmalarına sunduğu katkıları değerlendirmekteyiz. Ayrıca dijital çağın sunduğu yeni fırsatlar ve zorlukların kadın temsilleri ile ilişkisini tartışmaktayız. Amacımız, feminist medya çalışmalarını eleştirel bir bakış açısıyla inceleyerek medyanın dönüştürücü potansiyelini ve bu bağlamda kadınların deneyimlerine olan etkisini ana hatlarıyla irdelemek.

Araştırmada incelenen dizilerin sayısı ve senaristlerin projelerdeki katkı oranlarının belirlenmemiş olması, bu çalışmanın daha geniş bir çerçeve ile ele alınması gerektiğini gösteriyor. Verilerdeki eksiklikler, bazı senaristlerin katkılarının yanlış yansıtılmasına veya gözden kaçırılmasına yol açabiliyor. Daha doğru ve kapsamlı bir analiz yapmak için her dizinin tüm bölümlerinin detaylı bir şekilde incelenmesi önemli. Böylece kadın senaristlerin sektördeki etkisi ve rolleri daha net bir biçimde ortaya konabilir. Mevcut veriler, genel bir çerçeve sağlasa da daha geniş verilere ve dizilerin her bölümüne dair detaylı bir incelemeye ihtiyaç duyulmakta.

  1. Feminist Medya ve Cinsiyet Eşitliği

Simone de Beauvoir, “kadın eksi kutup olarak görünür, öyle ki her tür belirlenim ona sınırlama olarak atfedilir; bu konuda karşılıklılık söz konusu değildir” (de Beauvoir, 2019) sözleri ile kadınlığın ortodoks anlayıştaki yerini ve varlığını tartışmaya başlar. Feminist teorinin mihenk taşlarından olan bu değerli çalışmanın yayınlandığı yıldan bu yana kadın+’lar her ne kadar örgütlü bir şekilde patriyarka ile mücadele etseler ve kazanımlar elde etmiş olsalar da şiddet, cinsiyetçilik ve patriyarka da kendini yeniden üretmenin yollarını bulmuştur ve bulmaktadır. Özellikle din, kültürel normlar ve baskı araçları kullanarak kadın örgütlenmesinin önüne geçmeye çalışan; kadın varlığını ve bedenini tartışma konusu haline getiren patriyarka kadınların toplum içerisindeki varlığını kendi çıkarları ve anlayışı doğrultusunda şekillendirip yönetilebilir bir hale getirmek için uğraşır. Sokakta, akademide, evlerde, kısacası hayatın her alanında baskı ve şiddet kendisini yeniden üretir, patriyarkanın çizdiği sınırlar içerisinde kadınların ikincil bir varlık, erkeğin bir uzantısı olarak yaşamasını hedefler. Patriyarkanın bu uğraşları göz önünde bulundurulduğunda, günümüzün büyük bir kısmını paylaştığımız kitle iletişim araçları ve üretimleri ulaştığı kitle dikkate alınınca toplumsal cinsiyet normlarının üretilmesinde oldukça önemli bir konumda bulunur. 

“Başka bir deyişle, neredeyse tüm kültürel pratikler, televizyon ekranının dolayısıyla da sanal dünyanın bir uzantısı -temsili- haline gelmiştir. İnsanlar ne yiyeceğini ve giyeceğini, neyi sevip sevmeyeceğini, nasıl bir erkek ya da kadın olduğunu ve olması gerektiğini televizyondan öğrenmektedir” (Karaduman & Oduncu, 2023).

Özellikle dizilerde dikkatimizi çeken normların yeniden üretilmesi hâli stereotipler oluşturarak makbul kimlikler ve bu kimliklere ait davranış paternleri üreterek toplumsal cinsiyet normlarını güçlendirip sözgelimi makbul olmayan (LGBTQ+, normlara uymayan kadınlıklar, vb.) kimselerin marjinalleştirilerek şiddetin ve baskının hedefi haline gelmelerine neden olur. Normların yeniden üretiminin neden olabilecekleri göz önünde bulundurulduğunda medyanın ve üretimlerinin feminist bir perspektiften yeniden okunması, feminist bir medya ekosistemi oluşturma amacıyla eleştirilmesi ve belki de yeniden yapılandırılması önemlidir. Fakat unutulmamalıdır ki medya üretimleri politika, endüstri, kültür gibi faktörlerden bağımsız düşünülebilecek anlatılar sunmaz. Bu yüzden dizilerin feminist bir perspektif ile incelenip eleştirilmesinde temsil, endüstri ve alımlama olarak adlandıracağımız üç temel unsur oldukça mühimdir.

Kuruluş Osman dizisi. Görsel kaynağı (Erişim: 24.02.2025): https://www.atv.com.tr/kurulus-osman/galeri/179-bolum-foto-galeri-1738670048/4

1.1. Temsil 

Medya üretimleri her ne kadar gerçeği yansıtıyor gibi sunulsalar da, inşaa edilmiş bir gerçeklik kurgularlar. Bu bağlamda dizi, film gibi ürünlerdeki karakterler ve olay örgülerinin belirli tercihler sonucu inşaa edilmiş gerçeklikler oldukları unutulmamalı. Hall temsili, bir sonuç değil kurucu bir öge olarak tanımlar (1997: 7-8). Dolayısıyla inşaa edilmiş bu gerçekliklerde ve bu gerçekliklerin üretim sürecinde niceliksel ve niteliksel unsurlar oldukça önem arz eder. Dördüncü bölümde yer alan cinsiyetlere göre senarist dağılımı niceliksel temsil tartışmalarının bir parçasıdır. Medya çalışanları arasında farklı kimliklerden bireylerin bulunuyor olması farklı hikayeleri farklı perspektiflerden anlatmak açısından oldukça önemli. Bunun yanında medya üretimlerinde erkek, kadın, eşcinsel, dindar, ateist gibi farklı kimliklerden insanların yer alıyor olması niceliksel temsil açısından önemlidir ancak farklı kimliklere yer veriyor veya anlatıyor olmak tek başına yeterli değil. Kimliklerin temsilinin niteliği de feminist bir ekosistem oluşturmak açısından oldukça mühim. Stereotipleştirilmiş, tek boyutlu ve patriyarkal normları yeniden üreten bir niceliksel dağılım tek başına yeterli olmayacak. Kendi hikayesi olan, çok boyutlu ve katmanlı karakterler yazmak farklı kimliklerin anlatımında niteliği artırarak patriyarkal normların yeniden üretiminin önüne geçmede önemli bir rol oynayacaktır. 

1.2. Endüstri

Medya üretimleri çeşitli medya şirketleri tarafından finanse edilmekte ve dolayısıyla belirli güç dinamikleri ile etkileşime girmek zorunda kalır. Örneğin bir dizi üretimi için çeşitli medya şirketleri, bakanlıklar, reklam ajansları, markalar gibi yapılar ile etkileşime girmek gerekir ve sonuç olarak tüm bu yapıların marka değerlerinin gözetilmesi zorunluluğu ortaya çıkar. Türkiye’de eşcinsel bir çiftin hikayesinin anlatıldığı bir senaryonun bakanlık desteği, yapımcı veya marka desteği bulması oldukça zordur örneğin. Dolayısıyla üretim sırasında medya profesyonelleri tüm bu kısıtlamaları ve imkanları düşünmek zorundadır ve maalesef bu durum niceliksel ve niteliksel temsil alanlarını daraltır. Feminist bir ekosistem oluşturmak ve patriyarkal söylemleri yeniden üretmeyen gerçeklikler inşa edebilmek adına üretimin parçası olan yapıların cinsiyetçi ve ayrımcı tutumlarının eleştirilmesi, kapsayıcı yapıların oluşturulmaya çalışılması oldukça önemlidir. 

1.3. Alımlama

Her ne kadar alımlama tartışmalarına çok fazla değinmeyecek olsak da feminist bir medya ekosistemi kurmak adına alımlama pratiklerinin tartışılmasının ve iyileştirici çalışmalar yapılmasının önemli olduğunun altını çizmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Özellikle diziler söz konusu olduğunda şiddet, toplumsal cinsiyet normları ve patriyarkal söylemin yeniden üretiminin “prime time” izleyicisi olarak da adlandırılan çok geniş bir kitle tarafından tüketiliyor olduğunu unutmamak gerekir. Dolayısıyla izleyicinin üretimi eleştirel bir biçimde okuyabiliyor ve sorgulayabiliyor olması oldukça mühimdir. 

Prens dizisi. Görsel kaynağı (Erişim: 24.02.2025): https://www.imdb.com/title/tt14533970/mediaviewer/rm587089153/?ref_=ext_shr_lnk

Medya üretimlerinin feminist eleştirisinde ve üretiminde yukarıda bahsettiğimiz üç temel unsur patriyarkal söylemleri yeniden üretmemek adına hayati önem arz eder. Üretimleri bu unsurlar aracılığı ile okumak medya endüstrisindeki kısıtları, imkanları ve güç dinamiklerini daha iyi anlayıp onları dönüştürebilmek açısından oldukça önemli. Sonraki bölümde Türkiye ve dünya medyasında kadın hareketini inceleyecek, üçüncü bölümde de yukarıdaki unsurlar ışığında Türkiye’de üretilen dizilerin üretim süreçlerini ve içeriklerini detaylıca tartışacağız.

  1. Medya Sektöründe Kadınların Mücadelesi ve Dayanışma Eksikliği

Türkiye’de medya sektöründe kadınların karşılaştığı zorlukların başında, sektörel eşitsizlikler, düşük temsiliyet oranları ve yaratıcı süreçlerdeki dışlanma yer alır. Kadınlar, özellikle yönetmenlik, senaristlik, yapımcılık gibi önemli alanlarda erkek egemen bir yapıyla karşı karşıya kalırlar ve çoğu zaman kariyerlerinde ilerlemekte zorlanırlar. Bu durum, kadınların medya üretiminde yer alabilmeleri için gerekli altyapının yetersiz olmasından kaynaklanır. 

Medya sektöründe kadınların iş, özel hayat ve aile sorumluluklarını dengelemesi; eril kültürün baskınlığı ve iş yerindeki temel eksiklikler (esnek çalışma düzenlemeleri, nitelikli çocuk bakım hizmetleri, yeterli destek mekanizmaları ve ücretli annelik-babalık izinlerine erişim gibi) nedeniyle oldukça zor bir hale gelmiştir. Bazı medya çalışanları, kadınların yönetici veya karar alma pozisyonlarında yeterince temsil edilmemesini, onların kariyerlerini ebeveynlik ve ev sorumluluklarıyla aynı anda yürütmek zorunda kalmaları ile ilişkilendirir. Bu durum, kadınların sürekli çalışmaya uygun olmayı gerektiren önemli pozisyonlara erişimini de büyük ölçüde kısıtlar (Santos vd., 2022).

Türkiye’de medya sektöründe, kadınların eşit fırsatlarla ilerleyebildikleri, onlara mentorluk yapacak ve dayanışma sağlayacak bir platform bulunmuyor. Kadınların karşılaştığı bu tür engeller, sektördeki daha geniş eşitsizliklere ve kadınların sesinin kısıtlanmasına yol açar. Sektördeki bu cinsiyet temelli zorlukların üstesinden gelebilmek için güçlü bir destek yapısına duyulan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır.

Kadınların medya sektöründeki zorluklarının temelinde iş hayatında karşılaştıkları genel eşitsizlikler yatıyor. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 2014-2023 yılları arasında işsizlik ve istihdam oranları tablolarında genel olarak kadınlarda işsizlik oranın yüksek ve istihdam oranın düşük olduğunu görebiliyoruz (Tablo 1 ve 2). Bu tablolar, kadınların iş hayatında yaşadıkları mobbing, taciz, işe alımlarda cinsiyet ayrımcılığı, yöneticilik gibi durumlarda ikincil durumlarda kalma gibi olumsuzlukları pekiştiriyor (Yüksekdağ, 2019). Kadınların istihdamda cinsiyete dayalı bir ayrımcılığa uğramalarının yanı sıra temsil edilişlerinin problemli olması da ayrıca bir konu. Özellikle kadına şiddetin medyada yer verilmesi ve dilinin cinsiyetçi olması, kadının temsilinin en önemli sorunlarından biridir. Aile içi şiddet medyada toplumsal bir sorun olarak değil, bireysel ve adli birer vaka olarak yansıtılır (T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, 2008, Politika Dokümanı). Medya üretiminde yer alan kadın sayısının azlığı bu cinsiyetçiliğin ve dil kullanımının ana sebeplerinden biridir (Yüksekdağ, 2019, s. 59).

Tablo 1 ve 2: TÜİK verilerine göre 2014-2023 yılları arasında işsizlik ve istihdam oranları. Kaynak: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?P=Isgucu-Istatistikleri-2023-53521 

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı Toplumsal Cinsiyet Eşitlikçi Kılavuzu gibi kitaplar toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için önemli adımlardır (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2016, Kadın ve Medya). 2002 yılından beri aktif olarak sinemada ve medyada cinsiyet eşitliği için uğraşan Filmmor Kadın Kooperatifi, sergileri, kampanyalar, atölyeler, festivaller, konferanslar, yayınlar yapıyor. Ayrıca kooperatif, Kadın Medya İzleme Grubu (MEDİZ), Kadın Hakları – Savunucuları Dijital Platformu (KAHİDEP) gibi platformları da kurmuştur (Filmmor, 2025).  MEDİZ, 2006 yılında kurulmuştur ve Türkiye’de nadir örneklerden biridir (Erdoğan, 2011, s. 87-88). Medyada kadın temsili ve medya içeriklerini üretenlerin (özellikle kadınların) hakları MEDİZ’in temel konularındandır (Zırhlı, 2007). “Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” kampanyası ve kitabı, “Medyada Kadınların Temsil Biçimleri” araştırması ve “Cinsiyetçi Olmayan Medya İçin…” konferansı gibi çalışmaları bulunuyor (Erdoğan, 2011). Ancak tarafımızca yapılan araştırmada MEDİZ’in güncel faaliyetleri ve sitesine ulaşılamadı. Grubun artık etkin olmadığı düşünülüyor.

Dünya çapında özellikle senaristlere yönelik başarılı örneklerden biri, Women in Film derneğidir. 1973’te Los Angeles’ta kurulan dernek, kadınların film ve televizyon sektöründe karşılaştıkları cinsiyet temelli engelleri aşmalarına yardımcı olmak için kapsamlı bir dizi strateji geliştirmiştir. Mentorluk programları, eğitim fırsatları, ağ kurma etkinlikleri ve kadın yönetmenlere, yapımcılara ve senaristlere yönelik destekler sunarak, kadınların yaratıcı alanlarda daha fazla yer almasını sağlamak adına önemli adımlar atmaktadır (Women in Film, 2025). Bu tür bir dernek, yalnızca kadınların sektörel eşitsizliklere karşı dirençli olmasını sağlamakla kalmaz aynı zamanda kadınların sektördeki karar alma süreçlerine daha fazla katılım göstermelerine olanak tanır. Women in Film gibi uluslararası bir organizasyon, kadınların medya sektöründeki temsillerinin artmasına yardımcı olmakta, cinsiyet eşitliğine dayalı bir medya üretiminin mümkün olduğunu ortaya koyar.

Grösel kaynağı (Erişim:24.02.2025): https://filmmor.org/basin/

Türkiye’de ise benzer bir derneğin bulunmaması kadınların sektörde daha güçlü bir şekilde temsil edilmelerinin önündeki en büyük engellerden biri. Kadınlar, birlikte hareket edebileceği bir ağdan, dayanışma ortamından ve mentorluk fırsatlarından yoksun kalır, kendi kariyerlerini inşa ederken yalnızlık yaşarlar. Women in Film derneği gibi bir platformun Türkiye’de olmaması, kadınların medya sektöründeki potansiyellerini doğru bir şekilde değerlendirmelerine engel teşkil ediyor. Bu durum, sadece kadınların hak ettikleri fırsatları elde etmelerini önlemekle kalmaz aynı zamanda sektörde daha kapsayıcı ve çeşitli içeriklerin üretilememesine yol açar. Türkiye’de Women in Film gibi bir derneğin kurulması, kadınların sektördeki temsillerinin artmasına, eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına ve daha adil bir medya sektörünün inşa edilmesine olanak sağlayacaktır. Bu adım, kadınların medya alanındaki varlıklarını güçlendirerek, sektörde daha yaratıcı, daha çeşitlendirilmiş ve daha eşitlikçi bir ortamın oluşmasını sağlayabilir.

  1. Feminist Perspektiften Televizyon Dizileri ve Üretim Süreçleri

Türkiye’de dizi üretimi güç dinamikleri ile doğrudan bağlantıda olmayı gerektiren, dolayısıyla temsil unsurunun ve yaratıcılığın ikinci planda kaldığı bir pratiktir. Tartışmamız için incelediğimiz görüşmelerde bir senarist güç dinamiklerinin üretim sürecinde ne denli etkili olduğunu şu cümleler ile aktarmaktadır:

“Ülkemizde dizi yazarken otosansür uygulamamak neredeyse imkansız. RTÜK faktörü, izleyici faktörü, kanal faktörü, yapımcı faktörü, kendi düşünce ve duygu dünyamız da işin içine girince pek çok konuda oto-sansür uyguluyorum. Kendi duygu ve düşüncelerime göre cinsiyet eşitliği konusunda hassasiyet göstermeye çalışıyorum.” (Karaduman & Oduncu, 2023).

Özellikle medya şirketlerinin iktidara yakın patronlar tarafından yönetilmesi, RTÜK gibi bir kurumun olması ve dolayısıyla üretim sürecinde politik çıkarların ön planda tutulması farklı kimliklerin temsilinde, nitelikli karakterlerin yazılmasında ve patriyarkal söyleme alternatif üretmekte medya emekçilerini oldukça kısır bir alana sıkıştırır. Her ne kadar incelediğimiz görüşmelerde senaristler “fırsat buldukça” hassasiyet göstermeye çalıştıklarını söyleseler de çoğu zaman yapım tarafından revize edilmesi istenmekte veya yayınlandığı takdirde RTÜK tarafından cezalandırılma tehdidi altında çalışmaktalar. Dolayısıyla farklı kimliklerin temsil edildiği nitelikli hikayeler anlatmaktan ziyade güç unsurlarını ve genel izleyici memnun etmek ve para kazanmak (cezalardan kaçınmak, markalardan ve bakanlık desteklerinden gelen parayı kaybetmemek) temel amaç haline gelmektedir. Bu durum da senaryo yazım sürecinde senaristlerin otosansür uygulamasına ve kendi istedikleri değil kendilerinden beklenen hikayeleri ve karakterleri yazmalarına neden oluyor. Yine bir başka görüşmeci dizilerdeki karakter yazım ve gelişim sürecini şu şekilde anlatmaktadır:

“Ne yazık ki üretilen eserlerin büyük bir çoğunluğunda erkek etken, kadın edilgen roller üstlenmektedir. Kadın odaklı üretilen dizilerde dahi bir süre sonra erkek başroller ön plana çıkarılmaktadır. Özellikle de son dönemlerde sinema ve dizilerdeki cinsiyet eşitsizliğinin hat safhalarda olduğu yayınlanan dizi ve sinema eserlerinde sıkça görülmektedir.” (Karaduman & Oduncu, 2023).

Bir başka görüşmeci ise kadın karakter yazımı sürecinde kendilerinden neler beklendiğini ve bunun neden olduğu otosansürü şu şekilde ifade etmektedir:

“Ürettiğimiz televizyon dizilerinde yaratılan kadın karakterlerin en ortak ve öne çıkan yanlarınıın başında masum olması geliyor. Bu “cinsel masumluk”, daha önce aşık olmamış, kimseyle birlikte olmamış, gerçek aşkı tatmamış anlamında bir masumluk. Kadın genelde ikincil karakter olarak yer alıyor. Her dramada en az bir tane dedikoducu, başkasının kuyusunu sinsilikle kazan kadın karakter var” (Özmen & Vural, 2023).

Son dönemlerde güç dinamikleri nedeni ile gelinen noktayı aktif olarak televizyonda üretim yapan bazı senaristlerin üretimlerinde açıkça görmek mümkün. Örneğin Süleyman Çobanoğlu’nun senaryosunu yazdığı Kılıç Günü (2010) dizisinde “karikatürize edilmemiş” iki eşcinsel erkeğin aynı yatakta olduğu bir sahne ATV’de yayınlanıyor iken günümüzde televizyonda böyle bir sahne görmemiz mümkün değil. Senaristin son çalışmalarına baktığımızda da Savaşçı (2017) veya Dokuz Oğuz (2023) gibi militarist temalar bulunan işler ürettiğini görüyoruz. Kılıç Günü ve Savaşçı arasındaki içerik farkı özellikle televizyon için üretim yapma sürecindeki güç dengeleri değişimini açıkça ortaya koyar.

Savaşçı dizisi. Görsel kaynağı (Erişim:24.02.2025): https://www.nowtv.com.tr/Savasci/bolumler

Her ne kadar televizyon dizileri kısıtlı hareket alanında otosansür ile yazılıyor olsalar da gelişen teknoloji ile birlikte internet yayıncılığı, dijital dizi/film platformlarının yaygınlaşması ile daha derinlikli hikayeler ve daha özgür içerikler izlemeye başladık. Bir Başkadır (2020) gibi toplumun farklı kesimlerinden kimliklerin hikayelerini dinlediğimiz, Fatma (2021) gibi bir kadının karakter gelişimini takip ettiğimiz diziler yazılmaya ve yayınlanmaya başlandı. Elbette dijital yayıncılık feminist bir ekosistem ya da toplumsal cinsiyet eşitliğini tek başına garanti edemiyor fakat güç dinamikleri ve temsil imkanları göz önünde bulundurulduğunda umut vaat ettiğini söylemek mümkündür. 

Türkiye’de Netflix, Amazon gibi şirketlerin yanı sıra dijital medya yayıncılığı yapan PuhuTV (Doğuş Grubu) ve BluTV (Doğan Holding) içerikleri incelendiğinde televizyon ve dijital arasındaki imkan ve kısıtlar daha açık görülebilir. Star TV (Doğuş Grubu) ve Kanal D (Doğan Holding) içerikleri ile sözü edilen dijital platformların içerikleri karşılaştırıldığında aynı medya şirketlerinin dijitalde daha farklı içerik ve hikayelere yer verdiğini görüyoruz. Blu TV’de yayınlanan Çıplak (2020) veya Prens (2023) gibi dizilerin güç ilişkileri nedeni ile televizyonda yayınlanması söz konusu olamaz.

Bu bağlamdan bakıldığında her ne kadar güç ilişkileri açısından dijital yayıncılığın daha özgür bir saha olduğunu söyleyebiliriz. Fakat temsil açısından yayınlanan içerikleri incelediğimizde kadın hikayelerinin veya LGBTQ+ bireylerin hikayelerinin pek fazla yazılmadığını, senaryo içerisinde farklı kimliklerden karakterler olsa bile çeşitli göndermelerle niteliksel olarak pek de detaylandırmadan sözümona yalnızca değinerek olası baskı ve ceza unsurlarından kaçınmaya çalışıldığını görüyoruz. 

Kızıl Goncalar dizisi. Görsel kaynağı (Erişim: 24.02.2025): https://www.nowtv.com.tr/Kizil-Goncalar/galeri/bolum/37/gorsel/34651

Her ne kadar dijital platformlar senaristlere anlatmak istedikleri hikayeleri daha özgürce anlatma imkanı sağlasa da incelediğimiz görüşmeler ve diziler sonucu söyleyebiliriz ki endüstri ve alımlama maalesef temsilden önce gelmektedir. Kamuoyunun ve RTÜK’ün dikkatini çekmemek, olası ceza ve davalardan kaçınmak amacıyla her ne kadar daha özgür de olsalar dijital içerik üreten senaristlerin de otosansür uyguladıklarını açıkça görebiliyoruz. Bir Başkadır (2020) dizisinde Hayrunnisa karakterinin muhafazakar bir ailede var olmaya çalışan lezbiyen bir birey olduğunun çeşitli sahneler ile ima edilmesi televizyondaki emekçilerin korkularının dijitalde de varlığını koruduğunu gösteren güzel bir örnek. Bulgu ve analizlerden yola çıkarak Türkiye’de dizi üretim sürecinde otorite baskısının ve güç dinamiklerinin hakim olması nedeniyle feminist bir ekosistemin özellikle niteliksel anlamda olmadığını söylemek mümkün. Sonraki bölümde senaristlerin niceliksel dağılımını inceleyecek, tartışma ve sonuç bölümünde de veriler ışığında genel bir değerlendirme yapacağız.

  1. Veri Toplama Süreci ve Araştırma Bulguları

Araştırmamızda amacımız Türkiye’deki televizyon dizilerinde senaristlerin cinsiyet dağılımını incelemek. Veriler, ulusal kanallar ve dijital platformlarda 6 Ocak 2024 tarihinde yayında veya yapım aşamasında olan dizilerden toplandı. Araştırmada, Show TV, TRT 1, Star TV, Kanal D, ATV, NOW TV ve Netflix gibi popüler platformlarda yer alan diziler ve bu dizilerde görev alan senaristlerin cinsiyetleri analiz edilmiştir.

Verileri öncelikle platformların resmi internet siteleri, medya bültenleri ve dizilerle ilgili güvenilir haber kaynaklarından derledik. Her dizi için yazar kadrosunda yer alan isimler belirlendi ve senaristlerin cinsiyetleri kamuya açık biyografik bilgileri ve sektördeki bilinirlikleri temel alınarak tespit edildi.

Kanallar Diziler Senaristler
Show TV Kızılcık Şerbeti Zeynep Gür, Melis Civelek
Deha Damla Serim
Siyah Kalp Yıldız Tunç
Sandık Kokusu Zeynep Gür, Melis Civelek
Bahar Ayça Üzüm, Atasay Koç
TRT 1 Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi Serdar Özönalan
Mehmed: Fatihler Sultanı Ozan Bodur, Enes Şengönül, Cihan Bozkaya, Fatih Güler ve Yasin Usta
Gönül Dağı Ali Asaf Elmas, Teoman Gök, Simge İçten ve Beyzanur Sevimli
Kod Adı Kırlangıç Merve Ateşoğlu, Zeki Gürdal Karaoğlu ve Ayşem Özge Yoldaş
Star TV Sahipsizler Selin Arapkirli, Ramazan Demirli, Özgür Ağaoğlu ve Elif Hamamcı
Yalı Çapkını H. Zeynep Bohçe
Sen Ağlama İstanbul Pelin Gülcan, Lara Bulut Tecim ve Batuhan Özbay
Kanal D Uzak Şehir Gülizar Irmak
Annem Ankara Başak Angıgün
İnci Taneleri Yılmaz Erdoğan
Arka Sokaklar Ahmet Yurdakul, Ozan Yurdakul, Sinan Yurdakul, Barkın Şenüren ve Metin Arslan
ATV Bir Gece Masalı Eda Tezcan
Kuruluş Osman Mehmet Bozdağ
Karadut Sırma Yanık
Zembilli Fatih Özcan
Can Borcu Onur Uğraş
Kardelenler Gül Abus Semerci
 

NOW TV

Gizli Bahçe Emre Özdür, Hazar Kozice
Şakir Paşa Ailesi Hande Altaylı
Aşk Evlilik Boşanma Rahşan Çiğdem İnan
Leyla Yılmaz Şahin, Gökhan Horzum
Kızıl Goncalar Necati Şahin
Hudutsuz Sevda Bahadır Özdener, Berna Aruz, Haydar Şişman
Yabani Hilal Yıldız
Netflix Zeytin Ağacı Nuran Evren Şit
Fatma Özer Feyizoğlu
Pera Palas’ta Gece Yarısı Elif Usman
Kübra Rana Mamatlıoğlu, Bekir Baran Sıtkı ve Murat Uyurkulak
Kimler Geldi Kimler Geçti Ece Yörenç
Şahmaran Pınar Bulut
Erşan Kuneri Cem Yılmaz

Tablo 3: Kanallar, dizi isimleri ve senaristler

Kanallar Dizi Sayısı Kadın Senarist Erkek Senarist
Show TV 5 7 1
TRT 1 4 3 9
Star TV 3 5 3
Kanal D 4 1 7
ATV 6 3 3
NOW TV 7 5 6
Netflix 7 5 4

Tablo 4: Dizi, kadın senarist ve erkek senarist sayıları

Kadın senaristlerin dizilerdeki temsili, platformlar arasında belirgin bir farklılık gösteriyor. Dijital platformlar, kadın senaristlerin temsili açısından daha kapsayıcı bir tablo çizerken, ulusal kanallarda bu durum daha sınırlı kalmaktadır. Netflix, toplam 7 dizide yer alan 9 senaristin 5’inin kadın olduğu bir yapı sunarak, kadın senaristlerin erkeklerle dengeli bir şekilde yer aldığı platformlardan biri. TRT 1 ise, kadın senaristlerin en az temsil edildiği platform; burada yer alan 4 dizide toplam 12 senarist görev alıyor ancak bunlardan yalnızca 3’ü kadın.

NOW TV, 7 dizilik geniş bir içerik yelpazesi sunmasına rağmen kadın ve erkek senaristler arasında neredeyse eşit bir dağılım sergileniyor (5 kadın, 6 erkek). Ulusal kanallarda ise Star TV, kadın senaristlerin yüksek temsiline dikkat çeken bir yapıya sahip (%62,5), ancak Kanal D’de kadın ve erkek senaristler arasındaki dengesizlik oldukça belirgin (1 kadın, 7 erkek). Diğer yandan, ATV de dengeli bir temsil sunuyor. ATV’nin 6 dizisinde yer alan 6 kadın ve 6 erkek senarist, platformun cinsiyet eşitliği konusunda daha adil bir dağılım sağladığını gösterir.

Kadın senaristlerin sektördeki rolü, aynı zamanda ekiplerde birden fazla projede yer alarak ön plana çıkmalarıyla da dikkat çekiyor. Örneğin, Show TV dizilerinde Zeynep Gür ve Melis Civelek gibi isimler birden fazla projede görev almıştır. Bu durum, sektörde kadın senaristlerin yetkinlik ve güvenilirlik açısından öne çıktığını gösterir. Bu tür tekrar eden görev alımlar, kadın senaristlerin hem sektördeki güvenilirliğini artırıyor hem de onların üretim süreçlerindeki etkililiğini vurguluyor.

Erşan Kuneri dizisi. Görsel kaynağı (Erişim: 24.05.2025): https://m.imdb.com/title/tt13238304/mediaviewer/rm3199334657/?ref_=ext_shr_lnk

Veriler ayrıca, dijital platformların kadın senaristler için daha fazla fırsat sunduğunu ortaya koyar. Netflix gibi platformlarda kadınların erkeklerle dengeli bir şekilde temsil edilmesi, dijitalleşmenin sektörde cinsiyet eşitliğine ulaşmayı kolaylaştırdığına işaret ediyor. Bu durum, dijital platformların içerik üretiminde daha kapsayıcı ve çeşitliliğe açık bir anlayışa sahip olduğunu gösterir.

  1. Tartışma ve Sonuç

Türkiye’de güncel olarak yayın yapmakta olan 6 televizyon kanalı ve 1 dijital platformda yayınlanan toplamda 36 diziyi niceliksel olarak inceledik ve %49.15 kadın, %50.85 oranında da erkek senaristin aktif olarak üretim yaptığını tespit ettik. Sayısal olarak medya sektöründe erkek ve kadın istihdamının birbirine çok yakın oranlarda olduğunu ve kadınların temsil edilebildiğini söylemek mümkün. Fakat yaptığımız niteliksel incelemeler sonucu ilk bölümde bahsettiğimiz üç unsurun özellikle güç dinamikleri göz önünde bulundurulduğunda feminist bir ekosistem oluşturmak adına yeterince dikkate alınamadığını ve iyileştirilemediğini belirledik.

İncelenen dizilerin sayısı, senaristlerin projelere katkı oranlarının belirlenmemiş olması gibi eksiklikler, araştırmanın daha geniş ve daha ayrıntılı bir perspektifle ele alınması gerektiğini gösteriyor. Verilerde yer alan senaristlerin tam katkı düzeyleri ve hangi projelerde hangi oranda yer aldıkları konusunda eksik bilgiler mevcut olabilir, bu da bazı senaristlerin adlarının atlanmasına veya katkılarının yanlış yansıtılmasına neden olabilir. Daha doğru bir analiz yapabilmek için her dizinin tüm bölümlerinin detaylı bir şekilde incelenmesi gerekir. Böylece kadın senaristlerin sektördeki rolü ve etkisi daha doğru bir biçimde ölçülebilir. Bu çalışmada kullanılan veriler, genel bir çerçeve çizmek için yeterli olsa da daha kapsamlı ve doğru sonuçlar elde edebilmek adına daha geniş bir veri setine ve dizilerin her bölümüne dair detaylı bir incelemeye ihtiyaç duyuluyor.

Türkiye’de medya sektöründe kadınların yöneticilik, yapımcılık, senaristlik gibi önemli konumlarda bulunması ve istihdamlarının artması feminist bir ekosistem oluşturma için oldukça önemli rol oynar. “Üst düzey yöneticisi kadın olan medya kuruluşlarının kadın istihdamına ve kadınlara daha duyarlı oldukları belirtilmektedir” (Özmen & Vural, 2023). Dijitalleşme ile birlikte daha özgür içeriklerin yazılabiliyor olması ve farklı kimliklerin temsil edilmeye çalışılıyor olması yetersiz olsa da umut verici. Güncel verileri derleyip, feminist medya teorisi ışığında inceleyerek feminist medya ekosistemi tartışmalarına katkı sağlamayı amaçladığımız bu çalışmamızda imkan ve zaman kısıtlarımız nedeni ile görüşmelerde bulunamadığımızdan yakın tarihlerde yapılmış çalışmalardaki veriler ve görüşmeleri söylem ve çerçeve analizi kullanarak anlamlandırmaya ve tartışmaya çalıştık. 

Medya sektöründeki temel problemin politik ve pazar ilişkileri kaynaklı olduğunu, özellikle televizyonda nitelikli senaryo yaratımından ziyade güç dinamiklerinin gözetildiğini, otosansür ve revizeler nedeni ile senaristlerin patriyarkal söylemi yeniden üretmek zorunda kaldığını fakat yer yer toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda hassasiyetlerini senaryoya yansıtsalar da güç dinamikleri içerisinde RTÜK, yayın şirketleri gibi yapılar tarafından baskılandıklarını ve bu yüzden belirlediğimiz unsurların (temsil, endüstri alımlama) karşılanıp iyileştirilemediklerini tespit ettik.

Bu unsurların karşılanıp iyileştirilmesi için baskı araçları karşısında medya emekçilerinin yılmadan farklı kimlikleri temsil eden derinlikli karakter ve hikayeler yazmalarının önemli olduğunu, dijital yayıncılık ve televizyonun iyileştirilerek feminist bir medya ekosistemi için güç dinamiklerine ve baskı unsurlarına ısrarla direnmenin faydalı olacağını düşünüyoruz. 

Ayrıca Türkiye’deki medya sektörü, kadınların temsili açısından önemli zorluklarla karşı karşıya. Kadın senaristlerin sektördeki yerini güçlendirecek ve eşitsizliklere karşı etkili bir şekilde ses çıkarabilecekleri bir yapı ve destek sistemi eksik. Bu anlamda, Türkiye’de kadın senaristlere yönelik bir derneğin olmaması kadınların medya sektöründeki görünürlüğünü ve etkilerini sınırlıyor. Bu tür bir dernek, hem kadın senaristlerin bir araya gelip deneyimlerini paylaşmalarını sağlayacak hem de sektördeki cinsiyet temelli eşitsizliklerle mücadele için etkili bir strateji geliştirebilecektir. 

Siyah Kalp dizisi. Görsel kaynağı (Erişim: 24.02.2025): https://www.showtv.com.tr/show-tv-dizi/galeri/505037-siyah-kalp-1-bolum-fotograflari/14

KAYNAKÇA

de Beauvoir, S. (2019). İkinci Cinsiyet 1: Olgular ve Efsaneler. Koç Üniversitesi Yayınları.

Erdoğan, M. (2011). Medyada Cinsiyete Dayalı Ayrımcılıkla Mücadelede Medya İzleme Grupları. Uzmanlık Tezi, T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Ankara.

Filmmor. Erişim: 24 Ocak 2025. https://filmmor.org/ 

Hall, S. (1997). “The Work of Representation”, Representation: Cultural Representations and Signifying Practices, 13-74, Stuart Hall (ed.), Open University, İngiltere.

Kadın ve Medya: Toplumsal Cinsiyet Eşitlikçi Haber Kılavuzu. (2016). Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, İstanbul.

Karaduman, S. & Oduncu, P. (2023). Televizyon dizilerinde üretilen toplumsal cinsiyet algısında senaryo yazarlarının rolü. RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, (37), 631-647. https://doi.org/10.29000/rumelide.1405775 

Özmen, S. & Vural, Ali M. (2023). Medya Profesyonellerinin Medyada Kadın Temsili Algısı, Marmara Sosyal Araştırmalar Dergisi, (20), 1-30. https://doi.org/10.58793/marusad.1393716 

Politika Dokümanı: Kadın ve Medya. (2008). T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Ankara.

Santos, A., Cerqueira, C. & Cabecinhas R. (2022). “Challenging it softly”: a feminist inquiry into gender in the news media context, Feminist Media Studies, 22:1, 66-82, https://doi.org/10.1080/14680777.2018.1465445 

Türkiye İstatistik Kurumu. “İşgücü İstatikleri, 2023”. Erişim: 24 Ocak 2025 https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?P=Isgucu-Istatistikleri-2023-53521

Women in Film. Erişim: 30 Aralık 2024. https://womeninfilm.org/  

Yüksekdağ, E. (2019) Medya Sektöründe Çalışan Kadınların Sorunlarına Yönelik Bir Araştırma. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Gelişim Üniversitesi, İstanbul.

Zırhlı K., S. (2007). Kadınların Medya İzleme Grubu kuruldu: Medya kadınların büyüteci altında. Petrol-İş Kadın Dergisi (23),  20-21.

 

Kapak görseli: https://www.vecteezy.com/vector-art/23147759-office-clerk-reading-report-audit-contract-business-concept