GİRİŞ:

Televizyon dizilerinde toplumsal cinsiyetin inşasını incelemek için seçtiğim, ATV adlı televizyon kanalında yayınlanmakta olan “Bir Zamanlar Çukurova” adlı Prime Time kuşağı dizisi üzerinden içerik analizinde bulunacak ve Toplumsal Cinsiyet ve Medya adlı derste öğrendiğim konular bağlamında değerlendireceğim. Yapılacak olan değerlendirme esnasında toplumsal cinsiyet rejimi, kadın ve erkek rolleri kavramlarının temsil ve yeniden üretiliş biçimleri çalışmanın temel yönelimini belirleyecek. Yerli bir televizyon dizisi olan Bir Zamanlar Çukurova isimli yapımın toplumsal cinsiyet çalışmaları alanının konusu olan olguları işleyiş biçimine bakılacaktır. Bir Zamanlar Çukurova adlı dizide, kendisi veya başka birisi tarafından açıkça veya dolaylı yoldan LGBTI+ birey olarak tanımlanan bir karakter olmadığı için, toplumsal cinsiyet rollerini heteroseksüel kadın ve erkek algısı üzerinden değerlendireceğim.

Yapılacak çalışmanın konu ve temasını belirleyen televizyon dizisinin incelemesine geçmeden önce toplumsal cinsiyet kavramının ve onun getirilerini iyi anlamak gerekir. Bu bağlamda toplumsal cinsiyet kavramı temelde içinde bulunulan kültürün, coğrafyanın ve toplumun kadın ve erkeğe yüklediği rol ve sorumluluklardır. Bu rol ve sorumluluklar farklı coğrafya ve kültürlerde değişiklikler gösterebilmektedir.

Toplumsal cinsiyet; başka bir deyişle “belirli bir zamanda belirli bir toplumda cinsler için uygun olduğu varsayılan davranışların kültürel tanımı” bize cinsiyetler arasında eşitsiz ilişki olduğunu ve bu eşitsizliğin aslında olumsal olmadığını, verili, tarihin ilk anından beri olagelen ve kodlarımızda yazılı olan, özcü bir durum olmadığını ortaya koymuştur (Anbarlı, 2019) .

Toplumsal cinsiyet rolleri bireylerin küçük yaşlarından itibaren ilk olarak aile ve toplumsal çevre vasıtasıyla öğrenilmeye başlanır. Toplumsal cinsiyet rol ve temsillerinin etkileri ile devamlılığı karşımıza gündelik hayatta, aile içerisinde, okullarda, iş yerlerinde, herhangi bir kamusal alanda çıkabilir. Bu alandaki öğrenilmiş davranışlar, hareketler ve düşünüş biçimleri bireyin tüm yaşamında ve bulunduğu her alanda yer alır. Kadın veya erkek fark etmeksizin bu alandaki davranışlar çoğunlukla toplumda kabul gören anlayışa uygun olarak sürdürülmeye ve tekrar edilmeye devam eder.

Kadınlığın ve erkekliğin gerektirdiği şekilde davranmayı ifade eden toplumsal cinsiyet rolleri, bireylere farklı şekilde davranışları kazandırır. Bir anne olarak kadının rolü çocuk bakmak iken, bir baba olarak erkeğin rolü para kazanmak ve ailenin geçimini sağlamaktır. Günümüz Türk toplumunda anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek ailenin hala geleneksel yapıyı sürdürmesi; babanın, annenin ve çocukların rollerinin belirgin farklara sahip olması ve bu rollerin kuşaktan kuşağa aktarılması hakim bir olgudur (Erdal, 2010).

Toplumun hayatında önemli yer kaplayan kitle iletişim araçlarından biri olan televizyon da bireylerin üzerinde iyi veya kötü etki bırakabilen bir iletişim teknolojisidir. Bu bağlamda televizyon dizilerinin de konularını çoğunlukla gündelik hayattan alıyor olması ve bunu izleyicinin ilgisini çekecek biçimde kurgulayarak sunması, ülkemizde bu denli fazla takip edilme ve sevilme durumlarını açıklamakta yardımcı olabilir. Televizyon dizileri oluşturulurken karakterlere atanan özellikler ve davranış biçimleri de izleyicinin bu içerikler ve karakterlerle bağdaşmasını beraberinde getiren, bizim de gözlemleyebileceğimiz belirgin bir olgudur. Dizilerde işlenen genel ana temalar erkek ve kadın karakterlerin aile yapısı içinde yaşadığı sorunlar, sıkıntılar, ailelerin birleşmesi veya dağılması, bu süreçte yaşanan durumlardır. Bu temalar izleyicinin hikayede en fazla özümsediği ve kendi hayatlarıyla karşılaştırabildiği konulardandır. Yerli televizyon dizilerinde, yaşanan sorunların ve durumların yine aile içinde çözümlenmesi ve aile yapısının kutsallığı özellikle vurgulanır.

“Diziler izlenirken hikaye içinde yaşanan olaylar günlük yaşamda izleyici sanki kendisi yaşıyormuşçasına heyecanla paylaşılmakta, karakterlerin yaşadıkları olaylar tartışılıp yorumlanmaktadır. Bu yorumlar yapılırken izleyici kendi aile yaşantısı üzerine düşünme fırsatı bulur, kimi zaman izlediği hikayeden çözümleri kendi hayatına uyarlamaya çalışır” (Erdal, 2010).

Televizyon aracılığıyla kurulan anlatı yapısında toplumsal cinsiyet öğeleri ve rolleri üzerine yapılan temsillerde yenilikçi ve modern bir anlayış pek söz konusu değildir. Medya araçlarının ve kuruluşlarının topluma örnek olması gerekirken toplumsal cinsiyet normlarını ele alması bakımından televizyon dizilerinde aile yapısı başta gelmek üzere cinsiyetçi temsiller mevcuttur. Kadın ve erkeğin ekranda kaldıkları sürede erkekler çalışıp ailesine bakarken kadınların ise çocuk bakmak, ev temizliği gibi eylemlerden sorumlu olarak gösterilmesi, kadının aile içinde ikincil planda kalması gibi durumlar aslında bu yayınlarda cinsiyetçi basmakalıp yargıların ve eril bakış açısının ne kadar da belirgin etkilere sahip olduğunu bizlere gösterir. Kadınların yeterince ve doğru temsil edilememesi diziler üzerinden verilen mesajların izleyicinin aklındaki modern kadın profilini etkileyebiliyor. Yine de son yıllarda çıkan Türk dizilerindeki geleneksel rollerin dışına çıkılmaya çalışılan örnekler baş gösterse de geleneksel olanla modern toplumsal yapının bir birleşimi bu yapımlarda yer alıyor.

Türkiye’de medyada kadın imgesi üzerine yapılan araştırmaların pek çoğu, kadın karakterlerin özellikle erkek karakterlerle karşılaştırıldığında toplumsal bağımlılığı yüksek, sorunlar karşısında zayıf, kolay vazgeçen, motivasyonunu yitirmeye yatkın, uzlaşmacı, fedakar, kolay ikna edilen kişiler olarak temsiliyet bulduğunu belirtmektedir (Çelenk&Timisi, 2000; Uğur-Tanrıöver, 2008; Özsoy, 2015)’dan aktaran (İnceoğlu & Akçalı, 2018).

KONU:

Bir Zamanlar Çukurova televizyon aracılığıyla Atv kanalında yayınlanan bir dönem dizisidir. Dizide geçen temalar aile, aşk, aldatma, şiddet, ağalık, entrika, fedakarlık gibi kavramlardan oluşur. Hikaye 1970’li yılların Adanası’nda geçmektedir büyük çoğunlukla. Olaylar ilk olarak İstanbul’da başlar. Yılmaz ve Züleyha karakterlerini birbirine aşık iki sevgili rolünde görüyoruz. Yılmaz’ın İstanbul’da işlediği bir cinayetten aranıyor olması sebebiyle ikili birlikte Adana’nın Çukurova ilçesine tren yoluyla kaçarlar. Burada ise devreye Çukurova’nın toprak ağası olan Demir Yaman ve annesi olan Hünkar Yaman hikayeye dahil olur. Demirin babası Adnan Yaman yıllar önce vefat etmiştir. Daha sonrasında işleri Almanya’da üniversite eğitimi almış olduğu bilinen Demir karakteri devralır.  Yılmaz ve Züleyha ise Yaman ailesinin çiftliklerinde ırgat olarak çalışmaya başlar. Demir Yaman, Züleyha’ya aşık olur ve olaylar gelişmeye başlar. İkili sevgili olduklarını herkesten saklamaktadır fakat Hünkar Yaman tüm gerçekleri öğrenir. Yılmaz’ı tehdit ederek hapse attırır ve Züleyha’yı zorla oğluyla evlendirir. Yılmaz ise hapiste Çukurova’nın bir diğer güçlü ismi Ali Rahmet Fekeli ile tanışır, sonrasında onun tarafından manevi oğlu olarak kabul edilir. Hapisten çıktıktan sonra da onun konağında yaşamaya ve işlerinde yardımcı olmaya başlar. Yılmaz, Züleyha’nın kendisine ihanet ettiğini düşünerek intikam alabilmek için Adana’ya tayini çıkan bir doktor olan Müjgan Hekimoğlu ile evlenir. Böylece olayların gelişmesi sonucunda ailelerin kendi içlerinde ve birbirleriyle olan şiddetli çatışmaları izleyiciye yansıtılır.

Programın yayıncı kuruluşu olan Atv’nin resmi internet sitesinde dizinin hikayesinin genel tanımı “Bir Zamanlar Çukurova, aşkın sınırsız, kavganın ölümüne, umudun inadına yaşandığı Çukurova’da ihtiras ve zorbalık sınavlarından geçen bir aşkın hikayesini konu alıyor.” şeklinde yapılmıştır. Bu da bize hikayenin ana hatları ve ele alınış biçimi hakkında fikir sunar.

KARAKTER TAHLİLLERİ:

Demir Yaman: Züleyha’nın kocasıdır. Babasından kalan arazilerin ve holdingin başına geçerek önemli bir güç elde eder. Züleyha’ya sahip olabilmek için hiçbir şeyi yapmaktan çekinmez hatta adam öldürmekten bile. Kibirli, acımasız, sert karakterli biridir.

Züleyha Yaman: İstanbul’daki hayatında terzi dükkanında çalışmaktaydı. Abisi tarafından kumar borcu karşılığı satılır, daha sonrasında Yılmaz’ın işlediği suç sebebiyle Adana’ya kaçarlar. Hünkar Yaman’ın kötü planları sonucu Demirle evlenmek zorunda kalır. Biri Yılmaz’dan olmak üzere iki çocuğu vardır. Naif ve kırılgan bir karaktere sahiptir.

Yılmaz Akkaya: Hünkar Yaman’ın kendisini hapse attırması sonucu hayatı değişir ve sevgilisi Züleyha’yı kaybeder. Hapisten çıktıktan sonra Ali Rahmet Fekeli’nin manevi oğlu olarak onun konağında yaşamaya başlar ve işlerinin başına geçer. Züleyha ile olan birlikteliğinden Adnan isminde bir oğlu, Müjgan ile olan evliliğinden ise Kerem Ali isminde bir oğlu vardır. Geçirdiği araba kazası sonucu 78. bölümde vefat eder. Anlayışlı ve iyi biri olarak gözükse de kimi zaman şiddete başvurduğu gözükür.

Müjgan Hekimoğlu/Akkaya: Adana’ya tayin olmuş genç bir doktordur. Yılmaz’la tanıştıktan sonra evlenmeye karar verirler. Evliliklerinden Kerem Ali isminde bir erkek çocukları vardır. Nazik, iyi kalpli, güçlü karakteriyle öne çıkar. Züleyha’ya olan aşırı kıskançlığı ve halası Behice’nin sinsi öğütleri yüzünden zaman ilerledikçe davranışları ve hareketleri olumsuz yönde ilerler.

Hünkar Yaman: Kocasının ölümünden sonra hayatına dul olarak devam eder. Ali Rahmet karakterine olan aşkı görülür. Demir’in kısırlığını herkesten gizlemek için Yılmaz’dan hamile olduğunu bildiği Züleyha’yı kurban seçen ve iki sevgiliyi birbirinden ayıran bir kadın. Bu olayın haricinde güçlü ve merhametli, işçileri tarafından bir anne gibi sevilen yaşça büyük kadın karakter.

Behice Hekimoğlu: Müjgan’ın halası. Ağabeyi Behzat’ın ölümünden sonra Fekeli Konağı’na taşınır. Hünkar’ın katilidir. Dizide kötü ve menfaatçi planlarıyla öne çıkarılır. Sinsilik ve dedikoduculuk sıfatları vurgulanır.

Sevda Çağlayan: Adnan Yaman’ın metresi figüründedir. Çukurova’da büyük bir üne sahip olan bir şarkıcıdır. Hünkar’ın ölümünden sonra Yamanlar Konağı’na taşınır. Diğer karakterler tarafından ahlaksızlıkla suçlanır ve Hünkar’ın ölümüne kadar dışlanır. Konaktaki çalışanlara kötü davrandığı görülür.

KARAKTERLERİN YAŞ ARALIKLARI:

Bu konuda dizi içinde net bir bilgi bulunmamakla birlikte yapılan araştırmalarda da bir bilgiye rastlanmamıştır. Yaş sınıflandırması biraz daha geniş aralıklarda, karakterlerin rolleri ve görünüşleri üzerinden yapılacaktır.

0-10 yaş aralığı: Dizide ana karakterlere ait 3 çocuk bir de Yaman çiftliği çalışanları olan Saniye Gaffur çifti tarafından evlat edinilmiş toplamda 4 çocuk karakter görünür. Bu karakterlerden ikisi erkek diğer ikisi de kız çocuklardır.

25-40 yaş aralığı: Dizide yer alan 34 karakterin 21 tanesi 25-40 yaş aralığında yer alıyor. Bu kişilerden 11’i kadın 10’u ise erkek karakterlerdir.

40-60 yaş aralığı: Bu yaş aralığında 8 karakter bulunmaktadır. Bunların 5’i kadın 3’ü erkektir.

60-80 yaş aralığı: Bu yaş aralığında tek bir kişi bulunmaktadır. O kişi de Hünkar’ın annesi Haminne’dir. Oldukça yaşlı ve Alzheimer hastası bir kadındır.

Yapımda yer alan 25-80 yaş aralığındaki 30 karakterden 17’si kadınlardan oluşurken ekranda görünme ve bulunulan rolün önemi açısından erkek karakterler daha baskın yapıda olup, daha fazla görünürlük elde ederler.

DİZİ İÇERİSİNDEKİ SINIFSAL AYRIMLAR:

Karakterler arasındaki sınıfsal farklara bakıldığında alt ve üst ayrımı görülebilir. Dizide yer alan çocuk karakterler bu ayrımın dışında tutulduğunda 30 karakterden 13’ü ya varlıklı bir bireydir ya da varlıklı ailelerden birine mensuptur ve üst sınıfta yer alır. Bu 13 kişiden 8’i kadın 5’i erkektir. Kalan karakterlerin 8’i orta sınıfta konumlandırılabilir ve bu 8 kişi içinden 4’ü kadın 4’ü erkektir. Diğer 9 karakter ise işçi, ailelerin yardımcısı veya çiftlik çalışanı olarak rol alır. Alt sınıfta konumlandırılan karakterlerden ise 5’i kadın 4’ü erkektir.

Dizide yapılan incelemede herhangi bir etnik çeşitliliğe rastlanamamış ve tek tipleşme diyebileceğimiz bir oluşum gözlenmiştir. Bu bağlamda etnik grupların temsilinin yetersiz kaldığını söylemek mümkündür.

Ayrıca dizide karakterlerin cinsel yönelimleri göz önüne alındığında LGBTI+ bireylere yer verilmediği görülmüştür. Çoğu yerli dizide bu durum benzer şekildedir. Heteronormatif toplum anlayışının oluşturduğu algı sayesinde televizyon dizilerinde de bir yok sayma durumu söz konusudur.

DİZİDE YER ALAN MESLEKİ AYRIMLAR:

Hikayenin merkezinde yer alan ana karakterlerin mesleklerine ve yaptığı işlere bakıldığında erkek karakterlerin dördü toprak ağalığı, holding sahibi, fabrika sahibi veya fabrikada yönetici konumdadır. Bu durum ana kadın karakterlerde ise ev hanımlığı, varlıklı ve çalışmayan, doktorluk, çiftliğin idaresi gibi işler şeklinde ortaya çıkar. Kadın karakterlerden biri olan Müjgan hakkında olumlu bir değişiklik, başhekimliğe yükselmesidir. Hikayenin merkezinde yer alan erkek karakterlerin belli bir statü sahibi oldukları ve daha yüksek mevkide çalıştıkları görülmüştür. Demir Yaman’ın kuzeni rolünde bulunan Şermin karakteri yetişkin bir kadın olmasına rağmen Demir tarafından verilen evde yaşamakta ve ekonomik olarak ona bağlı konumda yansıtılmaktadır. Yan karakterlerin çoğunluğu işçi olarak konumlandırılırken istisnai olarak Sabahattin karakteri doktorluk mesleğinde, Jülide karakteri ise savcılık konumundadır. Diğer yan karakterlerde kadın ve erkekler benzer işlerde çalışmaktadır. Buna örnek olarak yan karakterler çiftlik işlerini yürütmekte veya ana erkek karakterlerin verdiği bir takım serbest işlerde çalışmaktadır. Çiftlikte çalışan erkek karakterler ortak işlerin dışında ağır işlerde görünürken kadın karakterler mutfakta ve temizlik yapmakta görevlendirilir. Çiftlik çalışanlarının bu durumu aile içinde olan cinsiyetçi stereotiplerin iş yaşamına yansımasına örnektir.

Dizide çalışmayan kadınların ekonomik olarak bulundukları ailenin erkek bireylerine bağımlı oldukları görülür. Züleyha ve Sevda karakterleri ekonomik olarak Demir karakterine bağımlıdır. Demir’in annesi Hünkar Yaman karakterinin sahip olduğu varlıklar eski kocası Adnan Yaman’ın ve oğlu Demir’in sayesinde elde edilmiş olarak yansıtılır. Müjgan karakterinin halası olan Behice Hekimoğlu ise evlerinde kaldığı Ali Rahmet ve Yılmaz’a ekonomik olarak bağımlıdır. Behice karakteri paraya düşkün ve para için her şeyi yapabilecek yapıda olarak anlatılır. Demir Yaman’ın, ikinci annesi olarak bahsettiği Sevda Çağlayan’a konak aldığı ve sera yaptırdığı gösterilir.

DİZİDE MEKAN-CİNSİYET İLİŞKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Televizyon dizileri gibi hikayenin anlatı üzerinde önemli bir alana sahip olduğu yapımlarda kullanılan mekanlar ve bu mekanların nitelikleri, hikayenin şekillendirilmesinde büyük rol alır. Bu bağlamda iç ve dış mekanların kullanılış biçimleri ve karakterlerin bu mekanlarla bağı izleyicinin ilgisini toplar.

Diziler gerçek hayatın temsiliyeti aracılığı ile toplumda yer etmiş algıları ve kalıpları çoğu zaman yeniden üretir. Toplumsal cinsiyet açısından ele alındığında, örneğin Türkiye özelinde toplumda var olan algıya göre, kadınların evde ve iç mekanlarda daha çok zaman geçirmesi, erkeklerin de iş ile ilgili ortamlarda ve dış mekanlarda daha fazla hareket özgürlüğüne sahip olmaları dizilerin senaryolarında beklenen bir ilişkilendirme olarak düşünülebilir (İnceoğlu & Akçalı, 2018).

Üstte yapılan alıntıda da bahsedildiği üzere karakterlerin cinsiyetleri üzerinden birtakım mekanlarla ilişkilendirilmesi toplumda yer tutan kalıp yargılarla bağlantılıdır ve bu algılar diziler aracılığıyla yeniden üretilir. Çalışmada incelenen dizide de bu anlayışa benzer örnekler görülmüştür. Kadın karakterler ev, hastane, çiftlik gibi ortamlarda iç mekanlarda görülürken dış mekanlarda ve kamusal alanlarda görünürlükleri oldukça azdır. Erkek karakterlerde ise bu durum daha farklıdır. Genellikle iş ortamlarında ve dış mekanlarda kadınlara oranla daha sıkça bulunmaktadırlar. Mekansal tahakküm bazında da kadınlar ev ortamında, mutfakta ve kendilerine özgü kamusallıklar yarattıkları şehir kulübünde görüntülenmektedir. Şehir kulübü genç ve orta yaşlı erkekler tarafından iş ve toplantı gibi amaçlarla daha çok kullanılmaktayken, orta yaşlı kadınlar tarafından ise keyfi amaçlı kullanılan sıkça dedikodu içerikli sohbetlerin döndüğü bir kullanım görülür. Dizide orta yaşlı kadınların, bir araya gelindiğinde sıkça dedikodu yapması durumu kadınlar üzerinden yeniden üretilen cinsiyetçi stereotiplerin bir örneğidir.

AİLE YAPISI VE ŞİDDET ÖRNEKLERİ:

İncelenen dizide toplumsal cinsiyet normlarının tekrarı ve yeniden üretimi söz konusudur. Kadın her ne kadar kimi zaman modern bir profil çizilip kadınlara talepkar ve cüretkar kimlikler eklense de erkeğin hegemonyası ve cinsiyet rolleri devam ettirilmektedir. Kadın karakterler sahip oldukları konumların ve karakteristik özelliklerin getirilerini ekrana yansıtsa da karar mekanizması erkek karakterlerin elindedir çoğunlukla. “Televizyon dizilerinde modernleşmenin ve eşitlik arayışının sonuçları açıkça yansımamakta, kadın ve erkek aile içinde karar verme sürecine birlikte katılıyor gibi gösterilse de aslında kadının tutumu itaat ve kabullenme şeklinde olmaktadır.” (Erdal, 2010) Yapımın bir dönem dizisi oluşu da, geleneksel toplumsal cinsiyet anlayışına katkıda bulunur. Dizideki ana kadın karakterler üzerinden annelik imgesinin vurgulandığı ve kutsallaştırıldığı görülür. Örneğin Müjgan karakteri her ne kadar mesleğinde başarı göstererek başhekimlik görevine terfi etmiş olsa da annelik kimliği öne çıkarılır ve aile içi cinsiyet rollerinin korunduğunu görürüz.

Dizide yer alan şiddet öğelerine ve türlerine gelindiğinde çarpıcı sonuçlar çıkarılabilir. Dizide sıkça görülebilen şiddet türlerinden bazıları kadına şiddet, genel şiddet, bağırma, kadın ağlaması ve yalvarması, tehdit-nefret ve ölüm söylemi, psikolojik şiddet, ölüm şeklinde sıralanabilir. Ev ve aile içi şiddetin temel sebebi olarak kıskançlık, geçimsizlik, anlaşama gibi öğeler yer alır. Kadına yapılan fiziki, psikolojik ve söylemsel şiddet sahneleri, Züleyha-Demir ve Müjgan-Yılmaz çiftleri üzerinden gösterilir. Demir karakterinin Züleyha’ya psikolojik ve söylemsel şiddet uyguladığı sahnelere sıkça yer verilmektedir. Dizinin 59. Bölümünde Demir’in çocuklarını Züleyha’dan sakladığı ve evden attığı görülmektedir. Daha sonrasında Züleyha’yı sığındığı köylülerin önünde aşağıladığı ve yere itip kimsenin ona yardım etmeyeceğini söylediği görülür. Demir ve Yılmaz karakterlerinin Züleyha’ya olan kıskançlıkları ve onu elde etme çabaları iki erkek karakter arasında da fiziksel şiddete hatta işkenceye varan tartışmalar şeklinde karşımıza çıkar. Buna karşın Yılmaz’ın karısı Müjgan’ı Züleyha ile aldatmasının sebep olduğu kadının kadına uyguladığı şiddete kadar varabilir işler. Dizinin 64. Bölümünde Müjgan, Züleyha’yı vurmaktadır. Bu olay ve benzeri birkaç vurulma/öldürme olayı dizide cezasız kalmakta ve suçlu kişinin ve yakınlarının olayı örtbas ettiği görülebilmektedir.

Gamze Taşcıer tarafından hazırlanan “Dizilerin Şiddet Karnesi 2” adlı raporda Bir Zamanlar Çukurova dizisinin 36. bölümünün de incelendiği görülmüş, ortaya çıkan sonuçlar aşağıda aktarılmıştır.

GENEL ŞİDDET(5): Kadın başka bir kadına tokat atıyor. (1) Adam kadının evini benzin döküp yakıyor. (1) Sopayla vurdukları adamı bayıltıp kaçırıyorlar. (1) Adamı traktörün arkasına iple bağlayıp tarlada sürükleyerek işkence ediyorlar. (1) Adam doktoru duvara yapıştırıp boğazını sıkıyor.(1)

SİLAH GÖRÜNÜMÜ VE SÖYLEMİ(6): Tabanca görünüyor. (2) Tabanca ateşleniyor. (1) Adam silah çekiyor. (2) Oğlu kargaşada istemeden babasını vuruyor. (1)

BAĞIRMA(12): Kadın adama bağırıyor. (3) Adam kadına bağırıyor. (2) Çıkan yangını söndürmek için bağrışmalar. (1) Adam sinir krizi geçirip bağırıyor. (1) Adam başka adama bağırıyor. (4) İşkence gören adam acıyla bağırıyor. (1)

KADIN AĞLAMASI-YALVARMASI(3): Kadın, evine benzin döküp yakmak isteyen adama yalvarıyor. (1) Evi yakılan kadın sinir krizi geçiriyor. (1) Kadın ağlıyor. (1)

ŞİDDET, TEHDİT VE ÖLÜM SÖYLEMİ(6): Ölümden bahsediliyor. (2) Öldürmekten bahsediyor. (4) (Taşcıer, 2019)

Dizideki şiddet öğelerinin sıklığı ve yaygınlığı alıntılanan sonuçlarda görülebilmektedir.

SONUÇ:

İncelenen “Bir Zamanlar Çukurova” adlı dizide Türk toplumunun ve kültürünün oluşturduğu toplumsal cinsiyet rollerinin aile kavramı üzerinden sürdürülüş biçimi ve yeniden üretim süreci diziden elde edilen sonuçlarla yansıtılmak istenmektedir. Yapılan incelemede kadın ve erkek karakterlerin sayıları, hangi mekanlarda temsil edildikleri, hangi toplumsal sınıflarda konumlandırıldıkları, sahip oldukları meslekler ve bunun gibi özelliklerin hikayedeki yeri ve önemi ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Baskın olan geleneksel yapının gerisinde kadınlar erkeklere karşı çıkabilmekte ve tartışabilmektedir. Karakterlerin yaptıkları işler ve onlara atfedilen rollerle geleneksel yapının korunmaya çalışıldığı görülmüştür. Kadın karakterlere cinsiyetçi basmakalıp yargılar yüklenir ve aile içinde ikincil konuma atılır. Kadının yerinin evi olduğu, çocuklarla sürekli ilgilenmesi gerektiği, erkeğin işiyle meşgul olması, kadının kocasına karşı itaatkar ve saygılı olması gerektiği gibi yargılarla sıkça karşılaşılır. Kadın ve erkeğin rollerinin bu yargılar üzerinden ayrılmıştır. Dizide yer alan kadın karakterlerin güzel olmaları, giysilerine gösterdikleri özen, evlerini dekore etmeye çalışmaları, özel alanlarda sıkça gösterilmeleri toplumdaki kadın imgesini desteklemektedir.

Dizide kocanın eşine uyguladığı psikolojik, sözel ve fiziksel şiddet türleriyle baskı kurmayı, kadının itaat etmesini amaçladığı görülmüştür. Kadının kocasına karşı çıkması veya aldatıyor olması gibi eylemler şiddete maruz kalmasıyla sonuçlanır. Şiddet öğelerine hemen hemen her bölümde yer verilmektedir. Erkeğin birincil konumda yer alması ve karar mekanizması olarak gösterilmesi gibi anlayışlar da erkeğin gücü üzerinden kurulur.

Kaynakça

Anbarlı, Z. Ö. (2019). Dijital Televizyon Dizilerinde. Erciyes İletişim Dergisi / Journal of Erciyes Communication, 83.

Erdal, Ç. (2010). Türkiye’de ulusal kanallarda yayınlanan prime-time televizyon dizilerinde toplumsal cinsiyet rolleri açısından ailenin sunumu. Eskişehir, Türkiye: Anadolu Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü.

İnceoğlu, İ. & Akçalı, E. (2018, Mart). Televizyon Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Araştırması-TÜSİAD. İstanbul, Tepebaşı, Türkiye.

Taşcıer, G. (2019). Dizilerin Şiddet Karnesi 2. Ankara.

 

*Bu yazı Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim Bilimleri Lisans Programı 2. sınıf Toplumsal Cinsiyet ve Medya dersi kapsamında hazırlanmıştır.